Bu Blogda Ara

GOMALAK CİLA NE DEMEK ACABA?





Gomalak,  aslında bir böceeeeeek.


Adı lak böceği, salgısına da Gomalak demişler, aslen doğal reçine.


Hindistan'da akasya cinsi bir ağacın kabuklarına yapışarak yaşayan Lak böcekleri kanatlı ve şirin kırmızı böcekler. Uğur böceğine çok benziyor.  Yapıştıkları ağacın kabuklarını delerek, ağacın öz suyunu emip, bu reçine cinsi maddeyi yapabiliyorlar.
Bu böceklerin tek işleri bu.


Binlercesinin üst üste yapışması ile kendilerini düşmanlardan korumak için gomalak adlı bu maddeyi salgılıyorlar. Ağaçların kabukları  kazınarak bu madde elde edilebiliyor. Gomalak mobilya cilası olarak kullanılır. Fakat bu cila suya dayanıklı değilmiş.
Gomalak, eskimiş tahtalara yeniden hayat veren bir cila.  Kullanıma hazır bir çok sıvı gomalak bulunmasına rağmen, pullu olan sıvı gomalak, esas makbul olandır. Öyle üzerinde gomalak cila yazan uyduruk mobilyalara aldanmayın, ısrarla pullusunu arayın, diğeri sentetik. Böceklerin hakkını yemeyin.


Ben sadece dedim.

Aşk olsun.

Ne olur yani, bir kez olsun hercai menekşe olsam, kimsenin bilmediği dağ başlarında. Ve hiç kokmasam, sen beni buluncaya kadar? Beklesem rüzgarın beni sana kavuşturmasını?  Esmeyince rüzgarla kapışsam?


Ya da ne olurdu, tek bir dalga olsam okyanustan bu yana ulaşan?  Ve o kadar insanın içindeyken gelsem alsam seni girdabıma, derinliklerime çeksem ve dudağımda tuzun kalsa?
Bir şarkı olsaydım ya da tek bir mısramı yalnız senin söylemeye dilin varabilse...
Bir giysi olsam? Hiç çıkarmasan beni üzerimden? kokun sinse desenlerime ve hep tenine değsem?


Ya da boş ver hepsini, bir sabah güneşi olsam? doğuversem yüreğine sen uyurken ve batmasam... Ne olur yani, çok şey mi istiyorum şu nacizane yıllardan, yüzyıllardan?


yıl: 1989

KALP ÇARPINTISI

Kalbim çarpıyor herhalde.

Kalbim herhalde çarpıyor.

Herhalde, kalbim çarpıyor.

Herhalde kalbim çarpıyor.

Herhalde çarpıyor kabim.

Çarpıyor kalbim herhalde.

Çarpıyor herhalde kalbim.

İSPANYOLET SEVDASI

Pencerelerime eski usul, ispanyolet kilitlerden takmaya karar verdim, verdim de, benim vermemle bu iş olmuyor. Aradım, taradım. Deli oldum. Bulamadım.
Aslında buldum, ama bulduklarım tam bir felaket. Tasarım kötürümleri hepsi, sanki, sanki gerçekten sakat gibilerdi hepsi.
Bu işi en iyi İngilizler yapıyor, asaletlerinden olsa gerek...Oldukça naif işlemeler, ince bir zeka gerektiren dönüşler, yay gibi açılan, yuvasından kaymadan tık diye yerine oturan,  sanki hepsi ince narin bir balerinmiş gibi.
Bu yüzden vazgeçtim, başka bir bahara sakladım bu sevdayı.
Merak edenler olursa, en iyileri www.arciron.com da bulabilir, ama İngiltere' den ithal ederek...